- gerçek
- sf., -ği
1) Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, olgu durumunda olan, hakiki
Kâğıt paranın saymaca değeri varsa da gerçek değeri yoktur.
2) is. Yalan olmayan, doğru olan şey, hakikat3) Aslına uygun nitelikler taşıyan, sahiciGerçek elmas. Gerçek hikâye.
4) Temel, başlıca, asılBir kişinin ahlaklı olması için, o benim dediğim gerçek ahlaka erişebilmesi için bir iç âlemi olmalıdır.
- N. Ataç5) Doğadaki gibi olan, doğayı olduğu gibi yansıtanBu peyzajdaki çiçekler son derece gerçek.
6) Yapay olmayan7) is. Gerçeklik, realiteHer hâlde o gün imparatorluğun ölümü apaçık bir gerçekti.
- H. E. Adıvar8) is. DoğrulukBu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa duygu payı da ondan az değildir.
- B. Felek9) fel. Düşünülen, tasarımlanan, imgelenen şeylere karşıt olarak var olanBirleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.