- karanlık
- sf., -ğı
1) Işığı olmayan, bütünü veya bir parçası ışıktan yoksun olan2) is. Işık olmama durumu
Biz, karanlığın içinde ilerliyoruz.
- H. Taner3) mec. Yasalara, töreye uygun olmayanBu karanlık işlerin hesabını sorarlar.
- M. Ş. Esendal4) mec. Gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)Bu kadar karışık ve karanlık bir mevzuda neye istinaden, hangi ... teşhis konulabilir?
- A. Ş. Hisar5) mec. Karışık6) is., mec. Üzüntü, sıkıntı, perişanlıkDemiştim ya; bütün memleketi bir yas karanlığı kaplamıştı.
- Y. K. KaraosmanoğluBirleşik SözlerAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller- <- <
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Look at other dictionaries:
karanlık basmak (veya çökmek) — hava kararmak Akşamdı, ortalığa hafif bir karanlık çökmüştü. R. N. Güntekin Tekrar ana yola geldiğim zaman karanlık basmıştı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlık kesilmek — ortalık birdenbire kararmak Gece kandili birdenbire sönmüş, oda zifirî karanlık kesilmişti. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlık oda — is. Fotoğraf camı banyosu, röntgen muayenesi vb. işlerin yapıldığı ışıksız oda … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlık etmek — bir şeyin önünde durarak görünmesine engel olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zifirî karanlık — is., ğı Çok karanlık Sanki o saniye gözlerime perde inmiş de her taraf zifirî karanlık olmuş. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
alaca karanlık — is., ğı Güneş doğmadan önceki veya battıktan hemen sonraki aydınlık, yarı karanlık … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarı karanlık — is., ğı Aydınlık ile karanlık arası bir durum … Çağatay Osmanlı Sözlük
AMUS — Karanlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DAMİC — Karanlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MÜDLEHİMM — Karanlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük