- karıncalar
- is., ç., hay. b.
Zar kanatlıların, karınca adı altında toplanan ve beş bin kadar türü sayılan bir dalı
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
burnuna karıncalar dolmak — ölmek Bundan sonra müteahhit eline çay verenin burnuna karıncalar dolsun! A. Dino … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun — is., rnu, anat. 1) Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı 2) Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum. H. Taner 3) mec. Kibir,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
karıncalanmak — nsz 1) Bir yere, bir şey üzerine karınca üşüşmek 2) Vücudun bir yerindeki uyuşukluktan sonra, kan dolaşımının başlamasıyla o yerde karıncalar dolaşır gibi bir izlenim uyanmak Adamcağızın ara sıra ayakları karıncalandıkça dolaşacak bir yeri bile… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaynamak — nsz 1) Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak Su, 100 °C de kaynar. 2) Yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu. T. Buğra 3) … Çağatay Osmanlı Sözlük
tosbağa — is., hlk. Kaplumbağa Çölde karıncalar tosbağayı taşır, bunlar nedir ki diye bir yalan uyduruyor, oğluna yutturuyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yutturmak — 1. nsz Kandırmak, aldatmak Çölde karıncalar tosbağaları taşır, bunlar nedir ki diye bir yalan uyduruyor, oğluna yutturuyordu. R. H. Karay 2. i, e Yutma (I) işini yaptırmak veya yutmasını sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
MURAN — (Mur. C.) Karıncalar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
NİMAL — (Neml. C.) Karıncalar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük