katıksız

katıksız
sf.
1) Katığı olmayan, yavan
2) Yabancı bir şeyle karışmamış

Katıksız süt.

3) mec. Belli bir yerden, belli bir soydan gelen

Katıksız İstanbul çocuğu, Boğaziçi çocuğudur o.

- Y. Z. Ortaç
4) mec. Niteliği başka hiçbir etkiyle bozulmamış olan, tam

... öfkesi, sevgisi katıksız, kaya gibi sağlam ve güvenilir adam...

- A. İlhan
Birleşik Sözler

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Look at other dictionaries:

  • katıksız hapis — is., psi Suçlu eri yalnızca ekmek ve su vererek hapsetme …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • KAFAR — Katıksız ekmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • babacan — sf. Cana yakın, olgun, hoşgörülü, iyi kalpli, güvenilir (erkek) Bu babacan yürekli, öfkesi, sevgisi katıksız, kaya gibi sağlam ve güvenilir adam... A. İlhan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • doğal — sf. 1) Doğada olan, doğada bulunan 2) Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, tabii, natürel 3) Kendiliğinden olan, insan eliyle yapılmamış, yapay karşıtı Doğal liman. Doğal sınır. 4) Yapmacık olmayan 5)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hapis — is., psi, Ar. ḥabs 1) Bir yere kapatıp salıvermeme 2) Yasalara göre suçu belirlenen bir kimseyi cezaevine koyma cezası 3) Cezaya çarptırılmış suçluların kapatıldıkları yer, cezaevi, hapishane Sadakatinin mükâfatını hapiste aç kalmakla görür. B.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kuru — sf. 1) Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı. H. E. Adıvar 2) Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan Kuru çöl. Kuru tepeler. 3) Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kuru ekmek — is., ği Katıksız ekmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • saf — 1. is., Ar. ṣaff 1) Dizi, sıra Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı. E. E. Talu 2) Grup Birleşik Sözler saf dışı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller saf bağlamak saf değiştirmek saf tutmak saflara ayırmak 2. sf …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • safi — sf., Ar. ṣāfī 1) Katıksız, duru, temiz 2) Net 3) zf. (sa: fi) Yalnız olarak, yalnız, sadece …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tabii — sf., Ar. ṭabīˁī 1) Doğada olan, doğada bulunan 2) Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi Sıcaklar arttıkça serin yerler aramak, âdeta tabii bir ihtiyaç hâline geliyor. A. Rasim 3) Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”