kesinti

kesinti
is.
1) Kesilen parça, kırpıntı
2) Bir işin bir süre için durması, inkıta, fasıla

İşimiz hiçbir kesintiye uğramadan yürüyor.

3) ekon. Ödenen bir paradan herhangi bir sebeple kesilen bölüm

Bu ücretin hiçbir kesintisi yoktur.

Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Look at other dictionaries:

  • kėsinti — kė̃sinti, ina, ino intr. Kp eiti nevikriai, išsikėtusiam: Būk namie, nekėsink paskui mane Č …   Dictionary of the Lithuanian Language

  • kėšinti — kė̃šinti, ina, ino intr. K.Būg, Lkm pamažu eiti, kėžinti: Kur teip tykiai kė̃šini? Ktk. Kė̃šini kap rugius insėjęs Dglš. Kė̃šink nestovėjęs! Trgn …   Dictionary of the Lithuanian Language

  • tevkifat — kesinti …   Hukuk Sözlüğü

  • BİTKE — Kesinti. * Kesilen bir nesnenin ufak parçaları, cüz leri …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • HÜTAME — Kesinti, kırpıntı. Parça …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • KAZABE — Kesinti. Bağ ağacından ve diğer ağaçtan kesilen parçalar …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • boşluk — is., ğu 1) Oyuk, çukur, kapanmamış yer 2) Kesinti, kopukluk 3) Boş geçen süre Bu boşluktan sıkılıyorum. 4) Eksiklik, yoksunluk duygusu Nevin, içinde ucu bucağı kayıp bir boşluk duydu. S. F. Abasıyanık 5) mec. Yetersizlik O günden bugüne olanları… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fasıla — is., Ar. fāṣila Aralık, ara, kesinti Kısa bir fasıladan sonra kadının sesi tekrar işitildi. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller fasıla vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hemze — is., Ar. hemze Gırtlakta, ses tellerinin birbirine yapışması sonucu havanın akışını birdenbire engellemesiyle oluşan ve bir kesinti izlenimi veren ünsüz Rey (re y), neşe (neş e), mesele (mes ele) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • inkıta — is., esk., Ar. inḳiṭāˁ Kesilme, kesinti Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller inkıtaya uğramak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”