kırpmak — azaltmak … Beypazari ağzindan sözcükler
karanlıkta göz kırpmak — bir şeyi anlatmak isterken karşısındakinin anlayamayacağı bir işarette bulunmak veya bir söz söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz kırpmak — 1) göz kapağını kapayıp açmak İlk zamanlar bizi beraber görüp de manalı manalı göz kırpmış olanların şimdi yüzüne bakamaz olmuştum. H. Taner 2) başkasına söylediklerinin doğru olmadığını işaretle anlatmak için, benimsediği kimseye bakarak gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlıkta göz kırpmak — bir işin önceden konuşulmadığı için haberinin olmadığını anlatmak … Beypazari ağzindan sözcükler
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlık — sf., ğı 1) Işığı olmayan, bütünü veya bir parçası ışıktan yoksun olan 2) is. Işık olmama durumu Biz, karanlığın içinde ilerliyoruz. H. Taner 3) mec. Yasalara, töreye uygun olmayan Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar. M. Ş. Esendal 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıpmak — i, ar Göz kapaklarını çabucak açıp kapamak, kırpmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırpma — is. Kırpmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıftulamak — sındı ile kırkmak, kırpmak, II I, 352 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
yuñlamak — yün kırpmak III, 404 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini