yalan atmak (veya kıvırmak) — yalan söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun kıvırmak — önem vermemek, küçümsemek, beğenmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulak kıvırmak — domatesin olgunlaşmasını sağlamak için işlem yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bigudi — is., Fr. bigoudi Kadınların saçlarını kıvırmak için kullandıkları, metal, sünger veya plastikten, boru biçiminde küçük araç … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun — is., rnu, anat. 1) Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı 2) Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum. H. Taner 3) mec. Kibir,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bükmek — i, er 1) Sertçe çevirmek, kıvırmak Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı. S. Birsel 2) nsz Birkaç tel ipliği burarak sarmak İpek bükmek. 3) Eğmek Olur der gibi başını büktü. Çelik halatı büktü. 4) Katlamak Büktüğüm yeri kaybetmişim,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dürümlemek — i Dürüm biçiminde sarmak, kıvırmak Deri gibi sert, yayvan tandır ekmeğine alışmıştı; yer sofrasında bunu kaşık, çatal yerine dürümleyerek kullanmayı beceriyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıvırma — is. Kıvırmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulak — 1. is., ğı, anat. 1) Başın her iki yanında bulunan işitme organı Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. H. C. Yalçın 2) anat. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü Elleriyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
maşa — is., Far. māşe 1) Ateş veya kızgın bir şey tutmaya, korları karıştırmaya yarayan iki kollu metal araç Kahveci ocaktan maşayı kapmış, o da fırlamıştı dışarı. Ç. Altan 2) Çok küçük şeyleri tutmaya yarayan küçük, kollu araç Saatçi maşası. 3) Saçları … Çağatay Osmanlı Sözlük