kıymak — sözden dönmek; kıymak, eğrilemesine doğramak III, 246 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kıymak — hareket etmek, sallanmak, kımıldamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nikâh kıymak — nikâh memuru kanuna göre çiftlerin karı koca olduklarını bildirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendine kıymak — kendini öldürmek Eğer sefirler gelip bana istifa teklif ederlerse ben de aleyhimde bulunanları mahvederim, sonra da kendime kıyarım. A. Rasim … Çağatay Osmanlı Sözlük
cana kıymak — öldürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
paraya kıymak — gereken yerde para harcamaktan kaçınmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
canına kıymak — 1) acımadan öldürmek 2) kendini öldürmek Canına kıymasına meydan vermeden yetişmeliyiz. R. H. Karay 3) gücünden fazla iş görerek aşırı derecede kendini yormak … Çağatay Osmanlı Sözlük
içini bayıltmak (veya kıymak) — 1) tatlı, ağır gelip artık yiyememek 2) mec. çok konuşarak veya ağır davranarak birini usandırmak 3) mec. yoğun olarak hissetmek Bu bahçede insanın içini bayıltan hanımeli, gül ve salkım kokuları binbir ot kokusuna karışıyordu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
feda etmek — kıymak, gözden çıkarmak Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük
can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… … Çağatay Osmanlı Sözlük