- koskoca
- sf.
1) Çok büyük, muazzam
Koskoca bir vapur bir çöp gibi oldu.
- A. Gündüz2) Boyca uzunDemek ki koskoca bir caddeyi yürümüş, Royal kahvesinin önüne sanki uykuda gezenler gibi varmışım.
- S. F. Abasıyanık
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Koskoca bir vapur bir çöp gibi oldu.
- A. GündüzDemek ki koskoca bir caddeyi yürümüş, Royal kahvesinin önüne sanki uykuda gezenler gibi varmışım.
- S. F. AbasıyanıkÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
coşcogea — COŞCOGEÁ adj. invar. (fam.) (Foarte) mare; coşcogeamite. – Din tc. koskoca. cf. bg. koskodža. Trimis de gall, 22.05.2002. Sursa: DEX 98 COŞCOGEÁ adj. invar. v … Dicționar Român
çöl — is. Kumluk, susuz ve ıssız geniş arazi, sahra, badiye Koskoca çölü, yapı ve bahçelerle donattık. F. R. Atay Birleşik Sözler çöl iklimi çöl tavuğu kum çölü Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller çöle dönmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
daire — is., Ar. dāˀire 1) Bir yapının konut olarak kullanılan bölümlerinden her biri, kat Bu koskoca binanın, pasajın arka tarafında bir kısım daireleri ayrıca kiraya verilmiş. H. F. Ozansoy 2) Belirli devlet işlerini çevirmekle görevli kuruluşlardan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kasılmak — nsz 1) Kasma işi yapılmak 2) tıp Büzülüp toplanmak, büzüşmek, takallüs etmek 3) mec. Büyüklenmek, kurumlanmak, gururlanmak Ben Namık Kemal im, koskoca vatan şairiyim, deyip de kasılmaz hiçbir zaman. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazıtmak — i, e Kazıma işini yaptırmak Berbere o koskoca bıyıklarını kazıt da çocuklarla yeniden zıpzıp oynamaya başla! O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
koparmak — i 1) Kopmasını sağlamak, kopmasına yol açmak O koskoca lenduha gibi gövdenle ipi koparırsın da başımıza iş çıkarırsın! O. C. Kaygılı 2) nsz Daldan, ağaçtan alıp toplamak Yorulunca omzuma çıkar, çiçek koparmak isterse beni çağırır. H. E. Adıvar 3) … Çağatay Osmanlı Sözlük
muazzam — sf., Ar. muˁaẓẓam 1) Çok büyük, çok iri, koskoca, koskocaman Muazzam, biraz da esrarlı, karanlık, eski bir konaktaydı. H. E. Adıvar 2) Alışılmışın sınırlarını aşan 3) mec. Güçlü, önemli Fakat muazzam hakikatlere karşı göz yumanlardan değilim. A.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
obruklu — sf. Obruğu olan Sadece Vedia ile evlenmeleri bile yılanlı, timsahlı, obruklu koskoca bir bataklığı geçişe benzerdi. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
sultani — sf., Ar. sulṭānī 1) Sultanlara yaraşan veya sultanlarla ilgili Zevcesi, bu sultani, bu muhteşem gururuyla ne kadar güzeldi. P. Safa 2) is. 1908 den sonra Osmanlı ülkelerinde, bugünkü lise dengi öğretim kurumu Koskoca bir sultani mualliminin anası … Çağatay Osmanlı Sözlük
şehadetname — is., esk., Ar. şehādet + Far. nāme 1) Diploma, sertifika Benim lise şehadetnamem diplomam koskoca bir kâğıttır. B. Felek 2) Bir işin yapıldığını gösteren, yetkilisi tarafından verilmiş olan onaylanmış belge Aşı şehadetnamesi. İyi hâl… … Çağatay Osmanlı Sözlük