- kucak kucak
- sf.
1) Bol bol
İşte kucak kucak çiçek, işte sepet sepet meyve!
- R. H. Karay2) Kucaklanabilecek miktarda olan
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
İşte kucak kucak çiçek, işte sepet sepet meyve!
- R. H. KarayÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
kučak — kúčak m <G čka, N mn čci, G kȗčākā> DEFINICIJA mužjak kuje, kučke ETIMOLOGIJA vidi kuja … Hrvatski jezični portal
kuçak — kucak I, 382bkz: kuçam … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kucak — is., ğı 1) Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm, aguş Kucağımdaki yavrumla yapayalnız kalmıştık. S. M. Alus 2) sf. Açık kollarla göğüs arasına sığabilen miktarda olan 3) mec. Herhangi bir durumun veya şeyin sınırlarının arası, iç Oralar her… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kucak kucağa — zf. 1) Birbirine sarılmış veya birbirine yüz yüze sokulmuş bir durumda Topla sürülen karışık topraklar, kucak kucağa kanları içinde yatan savaşçılar. H. E. Adıvar 2) İç içe, yan yana, beraberce Şiirle dua, felsefe ile din, inkârla iman kucak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kucak (veya kucağını) açmak — 1) (birine) korumak Paris teki hemşehriler bana büyük bir sevgi ve emniyetle kucaklarını açmışlardı. R. N. Güntekin 2) (birine) sığınacak yer vermek Her çalışmak isteyene kucak açmışlardı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kucak çocuğu — is. Yürüyemeyen, kucakta gezdirilen çocuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
kucak dolusu — sf. Pek çok, pek bol … Çağatay Osmanlı Sözlük
kucak — (koçak) ağoş; koç adam, cesur, koca … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuçam — kucak I, 398bkz: kuçak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
açak — kucak, ağoş, kenar … Çağatay Osmanlı Sözlük