küçümseme

küçümseme
is.
Küçümsemek işi

Lüks mevki müşterilerinin, güverte yolcularına bakışı gibi sinire batan bir küçümseme ile bakıyor bana.

- H. Taner

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем написать реферат

Look at other dictionaries:

  • şunun şurası — küçümseme, azımsama anlatan bir söz Bir incir çekirdeğini doldurmayan sebeplerle şunun şurasında ne var ki ağzımızın tadını kaçırıyorsunuz. O. C. Kaygılı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • alay — 1. is., Rum. Ses tonu, söz, davranış vb. yollarla biriyle, bir şeyle eğlenme, küçümseme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller alay etmek alay geçmek alay gibi gelmek alaya almak alaya bozmak alayında olmak 2. is. 1) Herhangi bir törende veya… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aptal — sf., Ar. abdāl 1) Zekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak Aptal bir gülüşle yüzüne bakıyorum. Y. Z. Ortaç 2) ünl., tkz. Küçümseme ve azarlama bildiren bir seslenme sözü Aptal! Senin yerini açıkça söyledim ben. T. Buğra Birleşik Sözler… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bakkal çakkal — is. Bakkallık vb. işlerle uğraşan esnaf için küçümseme sözü Nedir o efendim bakkalın çakkalın, kasabın bile tutabildiği kümes gibi dar, bayağı, pis apartmanlar. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • da / de — bağ. 1) Daha önce geçmiş bir cümle veya eş görevli öge ile sonraki arasında den başka anlamıyla ilişki kuran bir söz Bu adamın kim olduğunu o da öğrenmişti. R. N. Güntekin 2) Azarlama, yalvarma, küçümseme, yakınma, övme anlamlarında iki cümleyi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • istihfaf — is., esk., Ar. istiḫfāf Küçümseme, hor görme, hafifseme Kendini bu nevi düğünlerden birinin gelini olarak görmek, onu tiksinti ve istihfaf ile doldurmaya kâfi geliyordu. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller istihfaf etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • küçümsenmek — nsz Küçümseme işi yapılmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • küçümseyiş — is. Küçümseme işi veya biçimi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • matah — is., alay, Ar. metāˁ İnsan, mal, eşya vb. için küçümseme yollu bir söz Kadının çantası da matah bir şey değil zaten. Ç. Altan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • parça — is., Far. pārçe 1) Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey Yolun bu parçası bozuk. 2) Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime Alınacakları bir gece önceden küçük bir karton parçasına yazmıştır. H.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”