münasebetli münasebetsiz — zf. Yakışık alsın almasın, yerli yersiz … Çağatay Osmanlı Sözlük
İNBAC — Münasebetsiz ve lüzumsuz konuşma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
yavu — münasebetsiz, saygısız, tuhaf … Beypazari ağzindan sözcükler
münasebetsizlik — is., ği Münasebetsiz olma durumu veya münasebetsiz davranış, saygısızlık Bir daha böyle münasebetsizlik yapmayacağına yemin etmesi şartıyla karımı affettim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
aklıevvel — sf., Ar. ˁaḳl + evvel 1) Akıllı geçinen Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi diye düşündüm. H. Taner 2) Densiz, münasebetsiz, sağduyu sahibi olmayan … Çağatay Osmanlı Sözlük
beceriksiz — sf. Becerisi olmayan, usta olmayan O münasebetsiz ve beceriksiz adam, kısık bir sesle bütün gizli şeyleri anlattı. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
densiz — sf. Yakışıksız ve saygısızca davranan (kimse) Babasız büyümüş, anasından yüz bulmuş, densiz, şımarık, münasebetsiz bir haşarı. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşürme — is. Düşürmek işi Arkadaşının münasebetsiz bir fiyat söyleyerek piyasayı düşürmesinden korkmuştu. R. N. Güntekin Birleşik Sözler değer düşürme … Çağatay Osmanlı Sözlük
muacciz — sf., esk., Ar. muˁacciz 1) Sıkıntı veren, taciz eden, bıktıran, usandıran Bu buhran tatsız, münasebetsiz, muacciz bir buhrandı. Ö. Seyfettin 2) Yapışkan, sırnaşık, ukala (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
önceleri — zf. Önceki zamanda, başlangıçta Önceleri kapıldığım münasebetsiz düşünce, kafamdan defolup gitmişti. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük