- müphem
- sf., Ar. mubhem
1) Belirsiz
Akşamları, başında müphem bir hararet; oysa elleri ayakları buz.
- A. İlhan2) zf. ÖrtülüMüphem konuşuyor.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Akşamları, başında müphem bir hararet; oysa elleri ayakları buz.
- A. İlhanMüphem konuşuyor.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
müphem — (A.) [ ﻢﻬﺒﻡ ] belirsiz, belli belirsiz … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
MÜPHEM — (Bak: Mübhem … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
abus — sf., esk., Ar. ˁabūs 1) Somurtkan (kimse) 2) Çatık, asık (yüz) Abus çehreli bir adamın ne namazı ne niyazı ne zekâtı ne orucu makbuldür. Ö. Seyfettin 3) Garip, acayip Genç, esmer kız tahayyül ediyor, zihninde müphem hayallere karışan abus… … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirsiz — sf. 1) Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen Tatlı ve mahmur bakışlı gözlerini belirsiz bir noktaya dikti. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapalı — sf. 1) Kapanmış olan, açılmamış, mestur, açık karşıtı 2) Geçilmez durumda olan 3) Çalışma süresi sona ermiş (iş yeri) 4) Başı örtülü (kadın) 5) Açık ve kesin söz kullanmadan söylenen, müphem 6) Gizli, saklı Meclisler, iç tüzük hükümlerine uygun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
örtülü — sf. 1) Örtüsü olan Orta yaşlı, başı örtülü bir kadın yanımda duruyor. R. H. Karay 2) Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış Yerler yemyeşil ve ıslak bir çimenle örtülü. A. Haşim 3) zf., mec. Açıklama yapmadan, belli belirsiz bir biçimde, müphem Birleşik … Çağatay Osmanlı Sözlük
sincabi — is., Far. sincāb + Ar. ī 1) Kahverengi ile kurşun rengi arasında olan renk 2) sf. Bu renkte olan Sincabi dağlar, dağların arkasındaki mavi ve müphem sisler gittikçe koyulaşıyor... Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
uğultu — is. Gürültülü, boğuk ve anlaşılmaz ses, uğuldama sesi İçeride müphem, karışık bir uğultu var. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük