belirsiz geçmiş — is., dbl. Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini başkasından duyarak veya belirsiz olarak bildiren, mış / miş ekiyle kurulan kip, miş li geçmiş, naklî mazi: ağla mış, gel miş gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ne idiği belirsiz — ne olduğu, soyu sopu belirsiz Ben âdeta bu ne idiği belirsiz herife gittikçe ısınıyorum. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirli belirsiz — sf. Yarı belirgin durumda, az çok belli olan Belirli belirsiz incecik bir çizgi arasından gördüğü garip bir surat. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
belli belirsiz — sf. 1) Yarı belli 2) zf. Zorlukla seçilerek, yarı bellisiz olarak, duyularak, çok az belli olarak Dere içinde eylül sabahının ışığı yavaş yavaş, belli belirsiz yayılmaktadır. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
adı belirsiz — sf. Ünü olmayan, tanınmayan, kim ve ne olduğu bilinmeyen … Çağatay Osmanlı Sözlük
izi belirsiz olmak — iz bırakmadan ortadan çekilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yeri yurdu belirsiz olmak — belli bir yeri olmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gağnı sırtı belirsiz — sözünde durmayan, güvenilmez kimse … Beypazari ağzindan sözcükler
gayr -i muayyen — [ ﻦﻴﻌﻡ ﺮﻴﻏ ] belirsiz … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
mişyaş — belirsiz … Beypazari ağzindan sözcükler