belirsiz

belirsiz
sf.
1) Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen

Tatlı ve mahmur bakışlı gözlerini belirsiz bir noktaya dikti.

- Y. K. Karaosmanoğlu
2) Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem

Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz sesi işitti.

- P. Safa
3) Bilinmeyen, meçhul

Ne olduğu belirsiz.

Birleşik Sözler

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Look at other dictionaries:

  • belirsiz geçmiş — is., dbl. Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini başkasından duyarak veya belirsiz olarak bildiren, mış / miş ekiyle kurulan kip, miş li geçmiş, naklî mazi: ağla mış, gel miş gibi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ne idiği belirsiz — ne olduğu, soyu sopu belirsiz Ben âdeta bu ne idiği belirsiz herife gittikçe ısınıyorum. O. C. Kaygılı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • belirli belirsiz — sf. Yarı belirgin durumda, az çok belli olan Belirli belirsiz incecik bir çizgi arasından gördüğü garip bir surat. Ç. Altan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • belli belirsiz — sf. 1) Yarı belli 2) zf. Zorlukla seçilerek, yarı bellisiz olarak, duyularak, çok az belli olarak Dere içinde eylül sabahının ışığı yavaş yavaş, belli belirsiz yayılmaktadır. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • adı belirsiz — sf. Ünü olmayan, tanınmayan, kim ve ne olduğu bilinmeyen …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • izi belirsiz olmak — iz bırakmadan ortadan çekilmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yeri yurdu belirsiz olmak — belli bir yeri olmamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gağnı sırtı belirsiz — sözünde durmayan, güvenilmez kimse …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • gayr -i muayyen — [ ﻦﻴﻌﻡ ﺮﻴﻏ ] belirsiz …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • mişyaş — belirsiz …   Beypazari ağzindan sözcükler

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”