NEZARET — (Nedâret) Tazelik. Parlaklık. Letafet NEZARET{ (T) (Nazar. dan) Bakmak, seyir, bakış. * Nâzırlık etmek. Göz etmek. * Tenezzüh. * Reislik. * Vekillik, nâzırlık, bakanlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
nezaret etmek — denetlemek, bakmak Sevincimi belli etmemek için tekerleklerin çıkarılmasına hâlâ nezaret ediyorum. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
nezâret — (A.) [ ترﺎﻈﻥ ] 1. nazırlık. 2. gözetme … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
nezaret — denetim; gözetim; bakanlık … Hukuk Sözlüğü
KAVVAM — Nezaret ve muhafaza eden kimse. İşlerin mes uliyetini üzerine alıp iyi idare eden … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Stammesschule (Osmanisches Reich) — Das Schulgebäude, Foto von 1892 oder 1893 Die Stammesschule (osmanisch مكتب عشيرت همايون, İA Mekteb i ʿAşīret i Hümāyūn, „Großherrliche Stammesschule“) war eine osmanische Schule, die am 21. September 1892 von Sultan … Deutsch Wikipedia
bakanlık — is., ğı 1) Bakan olma durumu, vekillik, nezaret, vekâlet 2) Bakanın yönetimi altındaki kuruluşların bütünü, nezaret, vekâlet 3) Bu kuruluşların bulunduğu yer Birleşik Sözler başbakanlık … Çağatay Osmanlı Sözlük
görü — is. 1) Görme yetisi 2) Bir yerin çevreyi görme özelliği, nezaret Buranın görüsü geniş. 3) fel. Dolaysız kavrama, birden kavrama Birleşik Sözler hoşgörü içgörü öngörü sağgörü … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözaltı — is., huk. Birinin, güvenlik kuvvetleri tarafından belli bir yerde belli bir süre alıkonulması, gözetim, nezaret Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gözaltına almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözetim — is. 1) Gözetme işi, nezaret Din ve ahlak eğitimi devlet gözetim ve denetimi altında yapılır. Anayasa 2) Himaye 3) huk. Gözaltı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gözetime almak … Çağatay Osmanlı Sözlük