hafif atlatmak — kötü bir durumdan çok az bir zararla kurtulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaza atlatmak — kaza tehlikesi geçirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tehlike atlatmak — büyük zarar ve sıkıntılara yol açacak bir olayı savuşturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ucuz atlatmak (veya kurtulmak) — zor veya tehlikeli durumdan az zararla sıyrılmak Bizim tekrar tekrar dinlemeyi sevdiğimiz bu fıkrayı anlatırken o hâlâ bu işten ucuz kurtulmuş olmasının heyecanını duyardı. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
vartayı atlatmak — tehlikeli bir durumdan kurtulmak Her türlü vartayı kazasız belasız atlatıp... A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
deveye hendek atlatmak — birine yapılması çok zor, hemen hemen imkânsız olan işleri yaptırabilmek Görülüyor ki insanlara bir şeyi anlatmak deveye hendek atlatmaktan güçtür. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
atlatma — is. Atlatmak işi Birleşik Sözler atlatma haber … Çağatay Osmanlı Sözlük
danışıklı dövüş — is. Başkalarını aldatmak veya atlatmak için önceden yapılmış gizli anlaşmaya dayanan davranış, şike … Çağatay Osmanlı Sözlük
deve — is., hay. b. Geviş getiren memelilerden, boynu uzun, sırtında bir veya iki hörgücü olan, yük taşımakta kullanılan hayvan (Camelus) Birleşik Sözler deveboynu deve dikeni deve dişi deve döşlü deveelması devegözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekmek — 1. i, er 1) Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek 2) Toprağı ekip biçmek için kullanmak Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor. M. Ş. Esendal 3) e Serpmek Yemeğe biber ekmek. 4) mec. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük