silkelemek — i 1) Üstündeki şeyleri düşürmek, kaydırmak için bir şeyi üst üste, birden silkmek 2) Kuvvetle sarsmak Birini yakasından tutup silkelemek. 3) mec. Dövmek 4) mec. Sarsmak, etkilemek 5) mec. Yük olan, yük sayılan birinin geçim ve sorumluluğunu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
silkmek — i, er 1) Üstündeki şeyleri düşürmek veya temizlemek için bir şeyi kuvvetle sallamak, sarsmak Eline geçen her şeyi silkip akrepler varmış gibi bakıyor. H. R. Gürpınar 2) Ani bir hareketle sarsmak Sağ elini silkerek yana doğru eğildi. P. Safa… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ırgalamak — i 1) Yerinden oynatıp sallamak, sarsmak 2) tkz. İlgilendirmek Çirkin ya da güzel oluşum çoktandır ırgalamıyordu beni. A. Erhat … Çağatay Osmanlı Sözlük
örselemek — i 1) Yıpratmak, eskitmek, hırpalamak, zedelemek Rüzgâr çiçekleri örseledi. 2) mec. Gücünü azaltmak, canlılığını gidermek, sarsmak Naciye Hanım, kalkık kaşlarıyla başını sallayarak meclisin sükûtunu örseledi. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
sallamak — i 1) Düzenli bir biçimde ve hep aynı doğrultuda hareket ettirmek Sen yine anahtarını çıkar, salla, eğlendir. H. E. Adıvar 2) Uydurmak, kafadan atmak 3) Sarsmak 4) mec. Beklenmedik bir başarı kazanmak Seçimlerde Ankara yı salladı. 5) mec. Zor… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarsalamak — i Sarsmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarsma — is. Sarsmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
maneviyatını kırmak — moral gücünü sarsmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
umutsuzluğa düşürmek — umut vermemek, güvenini sarsmak, olumsuzluğa sürüklemek Yoksa gönlümüzü kırmaktan, bizi umutsuzluğa düşürmekten bir şey kazanılmaz. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
halel vermek — bozmak, sarsmak Yeni mahalleler ayrı yerlerde şehrin tarihî kıymetine halel vermemek üzere inşa olunmaktadır. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük