- sıkıcı
- sf.
İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden
Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor.
- H. TanerBirleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor.
- H. TanerÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Holiday home Sikici Majoli — (Šikići,Хорватия) Категория отеля: Адрес: 52100 Šikići, Хорватия … Каталог отелей
can sıkıcı — sf. Üzüntü yaratan, üzücü Kendisini can sıkıcı bir yabancı yerine koyan tavırlarını hiç çekemiyor. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
başı belaya girmek (veya uğramak) — sıkıcı, üzücü bir durumla karşılaşmak Korkarız bu gidişle başın belaya uğrayacak. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUACCİZ — Sıkıcı. Bıktırıcı. Usandırıcı. Taciz edici. Rahatsız eden. Yapışkan. Sırnaşık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
püsür — is., Rum. 1) Bir şeyin can sıkıcı, karışık ayrıntısı veya pürüzü 2) Can sıkıcı, istenmeyen kimse Kendi yetmiyormuş gibi bir de peşine püsür takmış! 3) sf., hlk. Tembel, kalpazan 4) sf., hlk. Karışık, dolaşık (ip, saç vb.) 5) sf., hlk. Karışık,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
CAN-GEZA — f. Ruh sıkıcı, can sıkıcı. Tehlikeli olan, öldürüc … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
CAN-GÎR — f. Can sıkıcı, ruh sıkıcı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ağırlaşmak — nsz 1) Ağır duruma gelmek 2) Hava sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak, bozulmak Büsbütün ağırlaşmış bir hava içinde nerelerden geçtiğimizi artık fark etmiyorduk. R. N. Güntekin 3) Yavaşlamak Artık yavaş yavaş göçüyor, boyu kısalıyor, teni… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağırlık — is., ğı 1) Ağır olma durumu Yükün ağırlığı. Taşın ağırlığı. 2) Değerli olma durumu Hediyenin ağırlığı. 3) Ağırbaşlılık Çocuğa yıllar geçtikçe bir ağırlık geldi. 4) Tehlikeli olma durumu 5) Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum Havanın ağırlığı.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
belalı — sf. 1) Yorucu, üzücü, can sıkıcı Bu belalı işin iyi gitmeye başlamasının daha ucundayız. H. R. Gürpınar 2) Kavgacı, şirret 3) is. Yolsuz kadının zorba dostu Belalıları başından taşkın kadınlarla uğraşacak yaşta değiliz. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük