- sıkıntı
- is.
1) İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet
İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı.
- P. Safa2) Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, meşakkat, mihnetSıkıntı ve ıstırapla sağa sola döndüm.
- A. Gündüz3) Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığıİhtiyarın bir para sıkıntısı içinde olduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim.
- S. F. Abasıyanık4) Bulunmama durumuBu kış yine, kok kömürü sıkıntısı baş gösterecekmiş.
- H. Taner5) mec. Sorun, problem, meseleAtatürk öldüğü zaman Türkiye'nin ufak tefek sıkıntılar dışında hiçbir büyük problemi yoktu.
- B. FelekBirleşik SözlerAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.