tañınmak — bir sargı ile sarmak; bir işi başlı başına yapmak. II I, 395 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ayrıcalık tanınmak — başkalarından ayrı ve üstün tutulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
adı duyulmak — tanınmak, ünlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayrıcalık — is., ğı Başkalarından ayrı ve üstün tutulma durumu, imtiyaz Ölüm önünde herkes bir, ayrıcalık yok kimseye. T. Oflazoğlu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ayrıcalık gözetmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
lekelenmek — nsz 1) Leke oluşmak 2) mec. Kötü tanınmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
parlamak — nsz 1) Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; / O benimdir, o benim milletimindir ancak. M. A. Ersoy 2) Bir ışık kaynağından gelen ışınları yansıtmak Ayna parlıyor. 3) Tutuşup alev çıkarmak Pof diye gaz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarı bez — is. Görmeyenlerin tanınmak için kollarına taktıkları üzerinde üç siyah noktanın bulunduğu sarı renkli bant … Çağatay Osmanlı Sözlük
tanılmak — nsz, esk. Tanınmak, bilinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tanınma — is. Tanınmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaftalanmak — nsz 1) Yafta asılmak veya yapıştırılmak 2) Tanınmak, nitelenmek, şöhret bulmak Bir garip adam, bir egzotik şair diye yaftalanan Asaf Hâlet Çelebi yi yakından tanımak fırsatını buldum. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük