- tutarak
- is., -ğı, hlk.
SaraAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ağcı — is. Ağ ile balık tutarak geçinen kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlantı doku — is. Hücreleri ve çeşitli dokuları bir arada tutarak destek ve bağlama görevi yapan hücreler topluluğu … Çağatay Osmanlı Sözlük
baldırpatlatan — is., sp. Güreşte hasmın bir ayağını tutarak diz kapağına kadar büküp üzerine yüklenme oyunu … Çağatay Osmanlı Sözlük
büzgülü — sf. Büzgüsü olan, büzülerek dikilmiş olan Büzgüleri gevşetti ve keseyi sağ eliyle altından tutarak... C. Uçuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
çalyaka — zf. Yakasına yapışıp sıkıca tutarak Bizi çalyaka karakola götürdüler. R. N. Güntekin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller çalyaka etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekiştirmek — i 1) Uçlarından tutarak ayrı yönlere doğru çekmek 2) Tekrar tekrar çekerek koparmak Bir şeye canı sıkıldığı vakit elini ensesine atar, saçının örgülerini yakalayarak çekiştirip dururdu. R. N. Güntekin 3) mec. Bir kimsenin kötü taraflarını uzun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
debriyaj — is., Fr. débrayagé 1) Otomobillerde kavrama yöntemi ile kenetlenmiş iki mili birbirinden ayıran ve çekici mili hareket düzeninde tutarak çekilen milin durmasını ve bu işlem sonunda aracın hareketini sağlayan düzenek 2) Bu düzeneği işletmeye… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el ele — zf. Birbirinin elini tutarak Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller el ele vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
flambe — is., Fr. flambé Aleve tutarak pişirme yöntemi … Çağatay Osmanlı Sözlük