SANİ'İYYET — Ustaca ve tertibli yapıcı oluş. Sâni lik.(Eğer eşya kendi nefislerine isnad edilirse, herbir zerreye bir uluhiyet lâzımdır. Meselâ, Ayasofya nın bânisi inkâr edildiği takdirde her bir taşı Mimar Sinan olması lâzım geliyor. Öyle ise kâinatın Sânia … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cızırdatmak — i 1) Cızırdamasına yol açmak 2) Kâğıt üzerinde ustaca kalem oynatmak veya beceriyle yazı yazmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dehlemek — i 1) Hayvanı deh diyerek yürütmek Hayvanı gayet ustaca dehleyerek beni Çingene çadırlarına getirdi. O. C. Kaygılı 2) Kovmak Bu işi sen yapacaksın. Yapamazsan ben seni dehlerim. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
iftiracı — sf. Kara çalan, iftira eden (kimse), müfteri Kopya yapmakta olanları öğretmene hissettiren, iftiracı, ustaca çamur atan ... bir oğlandı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
izlemek — i 1) Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek, takip etmek 2) Zaman, süre, sıra vb. bakımından gelmek, arkasından gelmek, arkasında olmak Geceyi gündüz izler. 3) Bir olayın gelişimini gözden geçirmek Bu ustaca düzeni Osmanlıların her işinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sabunköpüğü — sf. Gelip geçici, önemsiz Sabunköpüğü birçok olayın, kamuoyuna ustaca iletilerek habere dönüştüğünü görmüşüzdür. A. Ümit Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller sabunköpüğü gibi sönmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sanatlı — sf. Sanat gösterilmiş, ustaca yapılmış olan, musanna … Çağatay Osmanlı Sözlük
ustalıkla — zf. 1) Ustaca Bunların üzerinden ustalıkla atlayarak gemiye doğru yürüdü. S. F. Abasıyanık 2) Kurnazca Onlar huylarını ya bilmez ya açığa vurmaz ya ustalıkla gizler ya sarahatle duyurmaz ve bizi aldatabilirler. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalama uçuş — is. Yere çok yakın olarak yapılan ustaca uçuş … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstâdâne — (F.) [ ﻪﻥادﺎﺘﺱا ] ustaca … Osmanli Türkçesİ sözlüğü