üzerinde durmak — bir işe önem vermek, bir işle yakından, sürekli ilgilenmek Klasik yazarlarımızın yapıtları üzerinde durmak, hepimiz için bir görev. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
üzerinde kalmak — 1) mal veya iş, artırma sırasında bir kimsenin olmak Hasılı ne yaptı yaptı, elektrikli süpürge üzerinde kaldı. H. Taner 2) istenmeyen şey birine yüklenmek, sorumluluğuna bırakılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ütüsü üzerinde — sf. Yeni ütülenmiş Bu patırtısız semtte loş odamızda girip ütüsü üzerinde serin çarşaflara serilerek yatmak. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt üzerinde (veya üstünde) kalmak — (bir iş) yapılması düşünülmüş olduğu hâlde yapılmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
demir üzerinde — den. demirini almış ve kalkmaya hazır (gemi) … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü (veya gözleri) (bir şeyde veya bir şeyin üzerinde) olmak — dikkati bir yerde toplanmak Masalarda oturan kadınların en ufak bir harekette gözleri kapıdaydı. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz göz olmak — üzerinde birçok göz, delik oluşmak veya bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hamil olmak — üzerinde bulundurmak, taşımak Hamil olduğu mektubu gösterdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz konusu olmak — üzerinde konuşulmak, bahis konusu olmak, bahis mevzusu olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bu kadar kusur kadı kızında da bulunur — üzerinde durulmaya değmeyecek kadar küçük bir kusurdur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük