- verecek
- is., -ği
Birine verilmesi gereken para, borç, alacak karşıtıBirleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
alacak verecek — is., ği Alışveriş ilişkisi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
alacakla verecek ödenmez — bir yerden alacağınız parayla başka bir yere olan borcunuzu kapatamazsınız anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hak — kullar Tanrı dan kendilerine gerek olan şeyleri dilerler, bu dilekleri kabul edecek olan Tanrı dır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kem küm etmek — verecek cevap bulamayıp açık bir anlamı olmayan gelişigüzel söylenen sözler söylemek Mazeretin ne olursa olsun, İncir Han ından kendi ayağınla çıktıktan sonra artık kem küm etmemek, dilenciliği meslek olarak kabul etmek lazımdır. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
alacak — is., ğı 1) Bir hesap gereğince daha alınmamış olan para, mal vb. şey, matlup, verecek karşıtı Bütün alacaklarımı topladım. 2) Alınması gerekli şey Çarşıdan alacaklarım için bir liste yaptım. Birleşik Sözler alacak verecek Atasözü, Deyim ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Çorlu — (antiguamente Čorlu) es una ciudad del noroeste de Turquía, en la región de Tracia oriental, en la provincia de Tekirdağ, distrito de Çorlu.[1] La situación en el trayecto de la autopista principal entre Estambul (a 153 km), Grecia y Bulgaria la… … Wikipedia Español
acıklı — sf. 1) Acındıracak, acı verecek nitelikte olan, dokunaklı, üzücü, koygun İçeriden ince iniltilerle karışık acıklı bir uğultu çıkıyordu. Ö. Seyfettin 2) Acı görmüş, yaslı, kederli Kendimi bu acı ve acıklı kitlenin bir parçası gibi hissediyordum. H … Çağatay Osmanlı Sözlük
aklama belgesi — is., huk. Alacak verecek kalmadığını gösteren belge, ibraname … Çağatay Osmanlı Sözlük
aklıevvel — sf., Ar. ˁaḳl + evvel 1) Akıllı geçinen Bizde de bir aklıevvel çıksa şu son durumda yaraya şifa verecek neler söylerdi diye düşündüm. H. Taner 2) Densiz, münasebetsiz, sağduyu sahibi olmayan … Çağatay Osmanlı Sözlük
anaç — is., cı 1) Yemiş verecek durumdaki ağaç Bir yıllanmış ağaca anaç derler, babaç demezler. B. Felek 2) Yavru yetiştirecek duruma gelmiş olan hayvan 3) sf. İri, kart Ön sıranın başına oturmuş, iki anaç kız, baş başa konuşuyorlar. M. Ş. Esendal 4) sf … Çağatay Osmanlı Sözlük