vesile aramak — bir fırsatını kollamak İkide birde içimizden birine çatmak için vesile arıyordu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
vesile bulmak — sebep yaratmak, bahane göstermek Bir vesile bulup size takdim edilmek pek kolay bir iş oldu. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük
vesile olmak — uygun ortam oluşmak Evinde bazen namaz kılar ancak bir vesile olursa camiye giderdi. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
vesîle — (A.) [ ﻪﻠﻴﺱو ] 1. sebep, bahane. 2. yol … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
VESİLE — (Vâsile) Bahane, sebeb. * Fırsat. * Elverişli durum. * Vasıta. Yol. * Pâye, rütbe. * Baba. * Kurbiyet. * Kendisi ile başkasına yaklaşılan şey. * Cennet te bir menzil adı. (El Vesiletü menziletün fi l Cenneti hadis i şerifi bunu te yid ediyor … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
VESİLE-İ SA'Y — Çalışma vesilesi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
VESİLE-İ CEMİLE — Güzel sebep. Güzel fırsat … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Nİ'ME-L VESİLE — Ne güzel sebeb, ne âlâ vesile … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MATTE — Vesile, sebep … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MÜTEVESSİL — (Vesile. den) Tevessül eden, sebep tutan, başvuran, girişen … Yeni Lügat Türkçe Sözlük