yansız — sif. Yanı olmayan … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
nötr — sf., mec., Fr. neutre 1) Tarafsız, yansız, etkisiz 2) fiz. Elektriğe karşı hiçbir tepkisi olmayan, yansız 3) kim. Yansız … Çağatay Osmanlı Sözlük
bitaraf — sf., esk., Far. bī + Ar. ṭaraf Yansız Ben bitaraf değil, bir tarafım diyordu. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
hakem — is., Ar. ḥakem 1) Tarafların aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için yetkili olarak seçtikleri ve üzerinde anlaştıkları kişi 2) Belirli bir konudan iyi anlayan kimse 3) Seçme ve karar verme yetkisi bulunan kimse 4) sp. Karşılaşmaları, yarışmaları… … Çağatay Osmanlı Sözlük
laiklik — is., ği 1) Laik olma durumu, laisizm 2) huk. Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması, laisizm Türkiye Cumhuriyeti, laikliği umdeleri arasına koymakla dini, tecavüzden,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
plazma — is., biy., Fr. plasma 1) Kanda alyuvarlarla akyuvarların içinde bulunduğu sıvı 2) fiz. Elektrik yükü yansız olan gaz moleküllerinden, pozitif iyonlardan ve negatif elektronlardan oluşan akışkan Birleşik Sözler plazma kimyası dış plazma iç plazma… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tarafsız — sf. Yansız Silahsızdık, vasıtasızdık, tarafsızdık fakat sırf ümitli idik. R. E. Ünaydın Birleşik Sözler tarafsız bölge … Çağatay Osmanlı Sözlük
yansızlaştırmak — i Yansız duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yansızlık — is., ğı Yansız olma durumu, bitaraflık, tarafsızlık Hiç kimseye karşı hiçbir suç işlemedi, bir dürüstlük, bir yansızlık örneği olarak kaldı her zaman. T. Yücel … Çağatay Osmanlı Sözlük
yan tutmak — taraflardan yalnızca birini desteklemek, yansız davranmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük