- yıkık
- sf., -ğı
Yıkılmış olan, harap, viran
Oradaki yıkık evin kapısından belki gökyüzüne gireceğiz.
- R. N. GüntekinBirleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Oradaki yıkık evin kapısından belki gökyüzüne gireceğiz.
- R. N. GüntekinÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
yıkık dökük — sf., ğü Harabeye benzeyen, harabeye dönmüş Bulunan yer yıkık dökük bir yerdi. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıkık yıprak — sf., ğı Yıpranmış Akrabaları da kuşkusuz ona yıkık yıprak bir çocukluk yaşatmışlardır. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
göçük — yıkık … Beypazari ağzindan sözcükler
Abdullah Papur — (* 1945 in Divriği; † 1989) war ein kurdisch alevitischer Volkssänger. Abdullah Papur ist in Divriği in der türkischen Provinz Sivas geboren und in Kangal, Provinz Sivas, aufgewachsen. Er lernte in jungen Jahren das Saz zu spielen. Ende der… … Deutsch Wikipedia
Papur — Dieser Artikel oder Abschnitt ist nicht hinreichend mit Belegen (Literatur, Webseiten oder Einzelnachweisen) versehen. Die fraglichen Angaben werden daher möglicherweise demnächst gelöscht. Hilf Wikipedia, indem du die Angaben recherchierst und… … Deutsch Wikipedia
burç — 1. is., cu, bit. b. Ökse otu 2. is., cu, Ar. burc 1) Kale duvarlarından daha yüksek, yuvarlak, dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı Surun yıkık burçlarından baykuşlar gülüyor. H. Taner 2) gök b. Zodyak üzerinde yer alan on iki takımyıldıza… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dökük — sf., ğü 1) Dökülmüş Başasistanın saçları dökük olduğundan onu doçent filan sanıyordu. H. Taner 2) Çok eskimiş 3) Dökümlü Birleşik Sözler kırık dökük yıkık dökük … Çağatay Osmanlı Sözlük
gedik — is., ği 1) Bir düzey üstündeki yıkık, çatlak veya aralık, rahne Duvar gediği. 2) Dağ geçidi 3) mec. Boşluk, eksiklik ... kanunların gediğinden alabildiğine yararlanıp küpünü doldurmuş bir açıkgözdü. H. Taner 4) mec. Güçlük, güç durum Gedikten… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sakaf — is., esk., Ar. saḳf Çatı, dam ... genç âlimlerin, binbir rica, yüz bin teşekkürle gezip yıkık sakaflarının, eğrilmiş camsız pencerelerinin, düşük kapılarının resimlerini almadıkları bu harabe, iki yüz yaşını çoktan doldurmuştu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırmanmak — e 1) El ve ayaklarıyla tutunarak veya tırnaklarını iliştirerek dik bir yere çıkmak İçeride yer bulamayanlar, kahvenin yıkık duvarına tırmanıyorlardı. H. Taner 2) i Yokuş, merdiven vb. çıkmak Yokuşu biraz daha tırmandılar. P. Safa 3) Bitki,… … Çağatay Osmanlı Sözlük