- yırtılmış
- sf.
1) Yırtık duruma gelmiş2) mec. Yırtık, utanmaz
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
müməzzəq — ə. yırtılmış, parçalanmış … Klassik Azərbaycan ədəbiyyatında islənən ərəb və fars sözləri lüğəti
MÜMAZZAK — Yırtılmış. Parça parça olmu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cırıq — sif. 1. Bir və ya çox yerdən cırılmış, yırtılmış, parça parça olmuş; yırtıq. Cırıq paltar. Cırıq çəkmə. Cırıq örpək. – <Nənəxanım> bir də geri qayıtdı, əsnəyə əsnəyə dalına bir çirkli və cırıq yorğan salıb oturdu. Ç.. <Dərviş:>… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
büklüm — is. 1) Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu kat, kıvrım Yırtılmış atılmış o kâğıtlar ki hayatım / Her parçası, her büklümü üstünde adın var. M. C. Kuntay 2) hlk. Dönemeç, viraj Birleşik Sözler büklüm büklüm iki büklüm … Çağatay Osmanlı Sözlük
çizik — is., ği 1) Çizgi 2) Sıyrık, çizgi biçiminde yara Şapkası ezilmiş, ceketi yakasından ta omuzuna kadar yırtılmış, yüzü gözü çizikler, çürükler içinde... Y. K. Karaosmanoğlu 3) sf. Çizilmiş … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikmek — 1. i, e, er 1) Bir cismi dik olarak durdurmak Bir yere direk dikmek. 2) Yetiştirmek için bir bitkiyi toprağa yerleştirmek Boş toprağa bir koru dikseniz otuz yılda gölge verir. F. R. Atay 3) i Bardak, kadeh, testi vb. kapların içindekini bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
et — is. 1) İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf. 2) Kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi Bu, kurumuş pastırma renginde bir et parçası idi. H. Taner 3) … Çağatay Osmanlı Sözlük
etek — is., ği 1) Giysinin belden aşağıda kalan bölümü 2) Bedenin belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi, eteklik Sevim in eteği bir dikene takılıp yırtılmış, beyaz potinleri çamura batmıştı. R. N. Güntekin 3) Giysinin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kayış — 1. is. 1) Bağlamak, tutmak veya sıkmak amacıyla kullanılan, dar ve uzun kösele dilimi Şapkası yere düşmüş, yakası yırtılmış, kılıcının kayışı kopmuştu. Ö. Seyfettin 2) Ustura bilenen cilalı kösele Birleşik Sözler kayış balığı kayış dili aşırma… … Çağatay Osmanlı Sözlük
lanetleme — is. 1) Lanetlemek işi 2) sf. Lanetlenmiş Ben, yalnız, evsiz barksız, anasız babasız bir serseri değildim. Yurdu yad ellere geçmiş, bayrağı yırtılmış, milleti perişan olmuş, yeryüzünde ne idiği belirsiz, bir garip insan, bir lanetleme idim. Y. K.… … Çağatay Osmanlı Sözlük