yolu açık

yolu açık
sf., -ğı
Önünde engel olmayan

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Look at other dictionaries:

  • açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • TEŞRİ' — Yolu açık ve vâzıh kılma. * Şeriata isnad ve nisbet eylemek. * Kanun vaz ve tenfiz eylemek. * Peygamberimizin (A.S.M.) şeriata dair emretmesi. * Havuza su getirmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MÜBÎN — Açık, vâzıh, âşikâr. Ayân kılan, beyan ve izah eden. * Dilediğine doğru yolu gösteren. * Hak ile bâtılın arasını tefrik edip, ayıran. Hakkı hakkınca beyan ve izhar eden.(Mübin, bâne mânasına ebâne den beyyin, gayet açık, parlak demek olduğundan,… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • Counter-Guerrilla — Seal of the Office of Defense Cooperation, Turkey. The 13 stars represent the original 13 US states, and indicate a United States Department of Defense organization (see seal).[1] Counter Guerrilla (Turkish: kontrgerilla) is the Turkish branch of …   Wikipedia

  • Müslüm Gürses — (* 7. Mai 1953 in Fıstıközü, Provinz Şanlıurfa; bürgerlich Müslüm Akbaş) ist ein türkischer Schauspieler und Sänger. Seine Lieder werden zur Musikrichtung des Arabeske gezählt, wobei sich jedoch auch zahlreiche türkische klassische und… …   Deutsch Wikipedia

  • makas — is., Ar. miḳaṣṣ 1) Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı Her iki eliyle kullanırdı makasıyla… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • açmak — i, ar 1) Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak Örtüyü açmaya mecburum. R. H. Karay 3) Engeli kaldırmak Karla kapanan yolu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boru — is. 1) Bir yerden başka bir yere sıvı, gaz vb. aktarmaya yarayan, içi boş, uçları açık, uzun ve dar silindir Soba borusu kazanın içinden geçerdi. N. Cumalı 2) Borazan Ankara da ilk sabah boru sesinden uyandım. R. E. Ünaydın Birleşik Sözler boru… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deniz — is. 1) Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi 2) Bu su kütlesinin belirli bir parçası Marmara Denizi. Karadeniz. 3) Aydaki düzlükler 4) mec. Geniş alan 5) mec. Çokluk, yoğunluk Birleşik Sözler deniz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”