- ara açmak
- dostluğu bozmak, anlaşmazlığa yol açmak
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ara — is. 1) İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe 2) İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla 3) Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi Öğrenciyle öğretmenin arasının daima iyi … Çağatay Osmanlı Sözlük
sütununu açmak — yer vermek, yayımlamak Sanat dergilerinden biri bir ara, genç şairlere sütunlarını açmıştı. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
nifak sokmak — ara açmak, bozgunculuk yapmak Bülent ile haminnesinin arasına derin bir nifak sokmuştu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapı — is. 1) Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı 2) Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat Evlerin kapılarında kocaman yeşil bronz tokmaklar vardı. S. F. Abasıyanık 3) Tavla oyununda iki pul üst üste… … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pas — 1. is. 1) Su içinde ve nemli havada metallerin, özellikle demirin yüzeyinde oksitlenme sonucunda oluşan madde Kapılardan ve kilitlerden paslar dökülüyordu. S. F. Abasıyanık 2) Bazı asalak mantarların çeşitli bitkilerde oluşturduğu portakal sarısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğutmak — i 1) Soğumasını sağlamak, soğumasına sebep olmak Suyu soğutmak. 2) den, mec. Herhangi bir durum, kişi, olay; birine, bir yere veya bir şeye karşı duyulan sevgi ve ilginin yok olmasına yol açmak Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üzüntü vermek — tedirginlik yaratmak, sıkıntı ve huzursuzluğa yol açmak Üzüntü versin diye ara sıra uydurduğu yalanların tesiri altında kalmıştım. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük