ele vermek — 1) suçlu bir kimseyi haber verip yakalatmak, ihbar etmek O adamlar kim ise haber vermeli, dikkat etsinler, kendilerini sakın ele vermesinler. H. E. Adıvar 2) herhangi kötü bir şey yapanın yaptığını herkese bildirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sakalı ele vermek (veya kaptırmak) — başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek Yumuşak durmak, yalvarmak, sakalı ele vermek demektir, sonra artık evin idaresi ne olacak? M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakayı ele vermek — kaçamayarak ele geçmek, yakalanmak Bu konuda hiç kimsenin yakayı ele vermeyeceğine şimdiden kalıbımı basarım. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dizginleri ele vermek — başkasının yönetimini kabullenmek O koşturmalar yakayı kaptırışın, dizginleri ele verişin açıklamaları gibi geliyordu ona. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini ele vermek — yaptığı bir davranış veya söylediği bir sözle kendi suçunu ortaya çıkarmak Çünkü âdeta kendimi ele vermiştim. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
yuları ele vermek (veya kaptırmak) — birinin sözünden çıkmayacak duruma gelmek, kendi iradesiyle davranmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
el ele — zf. Birbirinin elini tutarak Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller el ele vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yuları teslim etmek — yuları ele vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük