- halk etmek
- yaratmak
Ey milletimin lahzada halk ettiği ordu! Baktım ki bütün bir vatan elden gidiyordu.
- F. N. Çamlıbel
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Ey milletimin lahzada halk ettiği ordu! Baktım ki bütün bir vatan elden gidiyordu.
- F. N. ÇamlıbelÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
halk — 1. is., esk., Ar. ḫalḳ Yaratma Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller halk etmek 2. is., Ar. ḫalḳ 1) Aynı ülkede yaşayan, aynı uyrukta olan insan topluluğu Türk halkı. 2) Aynı soydan gelen, ayrı ülkelerin uyruğu olarak yaşayan insan topluluğu Yahudi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
halk — I. (A.) [ ﻖﻠﺣ ] boğaz. II. (A.) [ ﻖﻠﺧ ] 1. yaratma. 2. yaratılma. 3. halk. ♦ halk etmek yaratmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
HALK — Boğaz. * Tıraş etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DA'VÂ-YI HALK — Yaratmak iddiasında bulunmak, halk etmeyi, yaratmayı dâva etmek. (Kâinatta hiçbir kimse da vâ yı halk ve iddia yı icad edemez. Halk eden ancak Cenab ı Hak tır.)(Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
akın etmek — 1) düşman ülkesine saldırmak, baskın yapmak 2) toplu olarak gitmek, üşüşmek Top seslerini duyan halk sahile akın etmeye başlamışlardı. F. F. Tülbentçi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanaat etmek — yetinmek Halk, gördüklerine kanaat ederek ve oyunun bittiğini anlayarak memnun, sessizce tiyatroyu boşalttılar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kavlükarar etmek — 1) karar vermek Çeşmeler yaptırdım sular içmeye / Kavlükarar ettim alıp kaçmaya. Halk türküsü 2) birlikte söz vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tarsin etmek — sağlamlaştırmak Rusya, Fransa, İngiltere ve Avusturya ile o didintiler olmasaydı eserini daha az bir zamanda tarsin ederek halk karşısında da muvaffak olacaktı. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
zapt etmek — 1) zorla almak Bizans ta Sırp memleketlerini zapt ettilerse de bir müddet sonra bazı kısımlara geniş otonomiler verdiler. F. R. Atay 2) tutmak Neveser bir sevinç çığlığını zor zapt etmişti. A. İlhan 3) bir şeyi güç kullanarak önlemek El ele… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dil — 1. is. 1) Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... Y. Z. Ortaç 2) Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli… … Çağatay Osmanlı Sözlük