kesin olarak

kesin olarak
kesinlikle

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужно сделать НИР?

Look at other dictionaries:

  • kesin — sf. 1) Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden. N. Ataç 2) zf. Kesinlikle Birleşik Sözler kesin bilgi kesin kayıt Atasözü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kesilen baş yerine konmaz — kesin olarak yapılıp sonuçlandırılan iş, eski durumuna getirilemez anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kesinlikle — zf. Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, yüzde yüz, her hâlde, her hâlükârda, mutlak, mutlaka, katiyen …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cezm — (A.) [ مﺰﺝ ] kesin karar. ♦ cezm etmek kesin karar vermek, kesin olarak niyetlenmek …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • resmen — zf., Ar. resmen 1) Devlet adına, devletçe, resmî olarak 2) Kanuna, yönteme uygun olarak, yöntemince 3) Kesinlikle, açıkça, kesin olarak Kızların ikisi japone kollu, üçüncüsü resmen kombinezonlu idi. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zorunlu — sf. 1) Kesin olarak gereksinim duyulan, zaruri, mecburi, ıstırari Tanzimat, gecikmiş de olsa zorunlu, kaçınılmaz bir atılımdı. N. Cumalı 2) fel. Doğal olarak kaçınılması imkânsız olan, olumsal karşıtı Birleşik Sözler zorunlu emeklilik zorunlu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kesip atmak — 1) uzun uzadıya düşünmeden kesin yargıya varmak Zaman zaman iddiacılığını da bırakamazdı, bu böyledir diye kesip atardı. H. Taner 2) kesin olarak çözmek, bitirmek Mantıki söylenmiş, müdellel söylenmiş, her cihetten işi kesip atmıştı. M. Ş.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kat'î — (A.) [ ﯽﻌﻄﻗ ] kesin. ♦ kat î sûrette kesin olarak, kesinlikle …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • çivilemek — i, e 1) Bir şeyi bir yere çivi ile tutturmak, mıhlamak 2) Aynı noktaya sürekli olarak bakmak Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi. A. Sayar 3) i, mec. Vurmak, öldürmek 4) e, mec. Olduğu yerde hareketsiz bırakmak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”