- musallat etmek
- (birini veya bir şeyi) birini, bir başkasının başına bela etmek
Oyundan alıntıladığı bir iki sahne, belleğimizin bize musallat ettiği iz düşümlerden oluşmadır.
- S. İleri
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Oyundan alıntıladığı bir iki sahne, belleğimizin bize musallat ettiği iz düşümlerden oluşmadır.
- S. İleriÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
musallat — sf., Ar. musallaṭ Bir kimse veya şeyin üzerine bıktıracak kadar düşen (kimse) Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller musallat etmek musallat olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
musallat olmak — birini sürekli rahatsız etmek, birine sataşmak, peşini hiç bırakmamak Akşamdan beri yüreğine musallat olan o sıkıntı gene yerini almaya başlamıştı. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına dolamak — musallat etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
TASLİT — Musallat etmek. Birini başka birine belâ etmek. Sataştırmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kışlatmak — i 1) Kışı bir yerde geçirtmek 2) argo Musallat etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına sarmak — (bir şeyi birinin) birine musallat etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
TASALLUT — Musallat olmak. Birini rahatsız etmek. Tebelleş olmak. Tahakkümane hareket etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük
sataşmak — e 1) Bir kimseyi rahatsız edecek davranışta bulunmak, musallat olmak Edepsiz bir sarhoş, eskiden tanıdığı bir kadına sataşıyor. N. Cumalı 2) Sarkıntılık etmek Ne münasebet gider de komşunun hizmetçi kızına sataşırsın? M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
surat — is., tkz., Ar. ṣūret 1) Yüz (II) Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu. A. İlhan 2) mec. Somurtkanlık, asık yüzlülük 3) mec. Soğuk davranma Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden. H. R.… … Çağatay Osmanlı Sözlük