- akşama kadar
- bütün gün, ara vermeden
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
sabahtan akşama — zf. Bütün gün Yüz yaşıma kadar yaşasam, sabahtan akşama didinmezsem ölür giderim. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
akşam — is. 1) Gündüzün son ve gecenin ilk saatleri 2) Gece Şimdi, gelelim dün akşam bahsi geçen yüzük hikâyesine... Y. K. Karaosmanoğlu 3) Akşam ezanı 4) Akşam namazı Birleşik Sözler akşam azadı akşam ezanı akşam gazetesi akşam güneşi … Çağatay Osmanlı Sözlük
anaforculuk — is., ğu Anaforcu olma durumu Çoluk çocuk akşama kadar güneşin altında anaforculuğun cezasını çektiler. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
atmosfer — is., gök b., Fr. atmosphère 1) Yeri veya herhangi bir gök cismini saran gaz tabakası, gaz yuvarı 2) gök b. Hava yuvarı 3) mec. İçinde yaşanılan ve etkisinde kalınan ortam, hava Ben akşama kadar ruhunu sarmış olan facia atmosferinden kurtulmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
car car — zf. Çok ve yüksek sesle, gürültülü bir biçimde (konuşmak) Sabahtan akşama kadar car car konuşur durur … Çağatay Osmanlı Sözlük
çubuk — is., ğu 1) Körpe dal Asma çubukları taze de duman yapıyor, duman kaçtı gözüme. C. Uçuk 2) Değnek biçiminde ince, uzun ve sert olan şey Sıcak bir demir çubuktan niçin elini çekiyorsun? H. C. Yalçın 3) Tütün içmek için kullanılan uzun ağızlık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
didişmek — nsz 1) El veya sözle birbirini hırpalamak Anlaşmazlıktan, didişmekten, küçümsemekten, düşman olmaktan hoşlanmadıklarına inanıyordu. T. Buğra 2) mec. Geçimini sağlamak amacıyla güç şartlarda çalışmak, uğraşmak Bir lokma kuru ekmek için sabahtan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düğüncü — is. 1) Düğün sahibi, toycu 2) Düğün çağrıcısı 3) Düğüne katılan kimse Düğüncüler akşama kadar güneş altında pişmiş, bıkmış, yanmış oldukları için rakı sofrasına pekçe sokuldular. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekmek parası — is. Geçimi sağlayan para veya kazanç Ekmek parası için sabahtan akşama kadar yazmak zorunda. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük