bel bellemek — toprağı belle kazmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
anasını bellemek — kaba bir kimseye en büyük kötülüğü yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aktarmak — i, e 1) Bir şeyi bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek 2) i Bir şeyin yolunu, yönünü değiştirmek 3) den, e Bir dilden başka bir dile çevirmek, tercüme etmek 4) Bir lehçeyi başka bir lehçeye uyarlamak 5) Toprağı altı üstüne… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ana — is. 1) Çocuğu olan kadın, anne Gözyaşları döken hanım herhâlde gelinin anası olacaktı. H. Taner 2) Yavrusu olan dişi hayvan 3) Dinî bakımdan aziz tanınan bazı kadınlara verilen saygı unvanı Fatma Anamız. Meryem Ana. 4) ünl. Yaşlı kadınlara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bel — 1. is., Far. bel Toprağı aktarmaya veya işlemeye yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek veya çatal biçiminde bir tarım aracı Birleşik Sözler çatal bel Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bel bellemek 2. is., anat. 1)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bellem — is. Bellemek yetisi Birleşik Sözler aşırı bellem … Çağatay Osmanlı Sözlük
belleme — 1. is., hlk. At vb. hayvanların sırtına, eyerin altına konulan keçe, meşin veya kalın kumaş parçası, yapık, yuna 2. is. Bellemek işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
belleyivermek — i Çabucak bellemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hıfzetmek — der, esk., Ar. ḥifẓ + T. etmek 1) Saklamak 2) Aklında tutmak, bellemek, ezberlemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapmak — i, ar 1) Birdenbire yakalayarak, çekerek almak Bir hamlede atıldım. Evvela tabibin elinden defteri kaparak fırlattım. H. Z. Uşaklıgil 2) Isırıp parçalamak 3) Koparmak, kıstırmak Makine parmağını kapmış. 4) İşitir işitmez veya görür görmez… … Çağatay Osmanlı Sözlük