- yerde kalmak
- saygı görmemek, yüzüne bakılmamak
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
öl dediği yerde ölmek, kal dediği yerde kalmak — (birinin) onun sözünden çıkmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dört duvar arasında kalmak — evde, kapalı bir yerde kalmak zorunda olmak Ömrünü dört duvar arasında geçirmiş, çocuklarından başka insan yüzü görmemiş temiz bir ev kadını birdenbire değişemezdi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çakılıp kalmak — bir yerde uzun süre hareketsiz kalmak Bir arıza yapsa araba çakılıp kalacağız. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
takılı kalmak — bir yerde bir şeyde takılıp kalmak Bütün dava şimdi Trakya daki bu sınırlama keyfiyetine takılı kalmıştı. A. N. Karacan … Çağatay Osmanlı Sözlük
cereyanda kalmak — 1) kapalı bir yerde, karşılıklı açık pencere veya kapı arasında meydana gelen hava akıntısında kalmak 2) buna bağlı olarak üşütmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikilip durmak (veya kalmak) — bir yerde kısa bir süre ayak üstünde durmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıyıda köşede kalmak — göze çarpmayan bir yerde unutulmuş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
misafir kalmak — bir yerde yiyip içmek, yatmak ve konuk olarak ilgi görmek Cemile sekiz, on gün çiftlikte misafir kalacaktı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oturmak — e 1) Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. S. F. Abasıyanık 2) nsz Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Bakın, hikâye zordur, acımasız ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük