can alıp can vermek — ölüm sıkıntısı ve acısı içinde bunalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
can yakmak — 1) zulmetmek, eziyet etmek 2) bir kimseyi büyük zarar ve ziyana sokmak 3) üzmek, acı vermek Ayrılık! Her vakit can yakar, ağlatır. A. Rasim … Çağatay Osmanlı Sözlük
can sıkmak — 1) bıkkınlık vermek 2) huzur bozmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurban vermek — can kaybına uğramak Arada bizim gibi birkaç kurban verilebilir. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
emek vermek — bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak Dirsek çürütüp emek verdiği kitapları, can vermeden can bulunamayacağını ona hiç söylememişti. S. Ayverdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
BEZL-İ CAN — Canını esirgemeden vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
yoluna can (veya canını) vermek — birinin uğruna ölmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kellesinden olmak — can vermek, ölmek Kimi kellesinden olur padişah olayım derken, kimi de yaka paça oturtulur tahtına. T. Oflazoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölmek — nsz, ür 1) Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek 2) Bitki, solmak Bu çiçekler dayanmaz, çabuk ölür. 3) mec. Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek 4) mec. Değerini, geçerliğini, gücünü yitirmek, kullanılmamak Bu usul öldü artık.… … Çağatay Osmanlı Sözlük