- içi sıkılmak
- bunalmak
Sekiz saattir trendeyim. Tren boş ve neşesiz. İçim sıkılıyor.
- A. Haşim
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Sekiz saattir trendeyim. Tren boş ve neşesiz. İçim sıkılıyor.
- A. HaşimÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
içi daralmak — sıkılmak, bunalmak Hayvan aklıma geldikçe içim daralıyor dayı. N. Kurşunlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi kapanmak — sıkılmak, bunalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği sıkılmak — içi sıkılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi kararmak — 1) sıkılmak, bunalmak Hani bazı kadınlar vardır, hödük koca ile düşe kalka eblehleşir, içleri kararır, ispinoz gibi susar otururlar. H. Taner 2) hiçbir şeyden tat alamaz olmak 3) umutsuzluğa düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
canı sıkılmak — 1) içi sıkılmak, yapacak bir işi olmamaktan tedirginlik duymak Bu dört yanı duvarlı, tek kat, basık ve toprak evde öyle canı sıkılıyordu ki... R. H. Karay 2) keyfi kaçmak Eski hasırı bu yüzden yaktığı için balıkçının sözüne fena canı sıkılmıştı.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göğsü daralmak (veya tıkanmak) — 1) güçlükle nefes almak 2) mec. içi sıkılmak Öteden beri yola yüzü yoktu. Hele yokuşları karşıdan gördüğü vakit göğsü tıkanırdı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği daralmak — sıkılmak, bunalmak, içi daralmak Yusuf bütün olayları korkuyla, yüreği daralarak izliyordu. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kasvet basmak (veya çökmek) — çok sıkılmak, içi daralmak Gündüzün bu saatinde, tiyatroya ağır bir kasvet çökmüş. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük