- ak kuyruk
- çayın bir nevi, denbe
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
kuyruk — is., ğu 1) Hayvanların çoğunda, gövdenin sonunda bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ 2) Bu organa benzeyen uzantı Uçağın kuyruğu. Gelinliğin kuyruğu. 3) Kuşlarda gövdenin sonunda bulunan tüy demeti 4) Koyunun bazı türlerinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk acısı — is. Hınç, alınacak öç Bu kuyruk acısıyla kendilerini müdafaaya kalkıştılar. A. H. Çelebi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk kemiği — is., biy. Omurganın alt ucunda bulunan, kuyruk sokumu kemiği ile eklemlenen, önden arkaya doğru yassı, üçgen biçiminde kemik … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk sokumu — is., anat. İnsanda omurganın alt ucunun bitim yeri Birleşik Sözler kuyruk sokumu kemiği … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk sokumu kemiği — is., anat. Omurganın bitiminde, beş kuyruk omurunun kaynaşmasından oluşan, üçgen biçiminde kemik … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk çekmek — gözün çevresine kalem veya sürme ile çizgi çekmek Zehra elinde kalem, gözlerine kuyruk çekiyordu. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk sallamak — yaltaklanmak Gül gibi yavrusunu bırakıp da evlenecekmiş. Kuyruk sallaya sallaya oğlumu öldürttü. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk yapmak — uzun ve peş peşe bir sıra oluşturmak Ama hâlâ bilet var diye bekleyen en aşağı beş bin kişi güzel bir kuyruk yapmışlar. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk yağı — is. Koyun kuyruğunun eritilmesinden elde edilen yağ … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk olmak — arka arkaya dizilmek, sıralanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk sokusu — omur iliğin bittiği yer … Beypazari ağzindan sözcükler