- bir vakitler
- zf.
Geçmiş zamanda, eskiden, vaktiyle
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
söylemediğini bırakmamak — bir kimse veya bir konu ile ilgili olarak söylenmemesi gereken şeyleri söylemek Bir vakitler aralarında su sızmayan hatun kişiler şimdi birbirlerini çekemiyorlar, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
vakit — is., kti, Ar. vaḳt 1) Zaman Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek te. Y. K. Beyatlı 2) Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler Yemek vakti. Şimdi bunun vakti değil. 3) Çağ Vaktin bilginleri. 4) Belirlenmiş olan zaman Kâhya vakit… … Çağatay Osmanlı Sözlük
celalli — sf. 1) Sert ve öfkeli (kimse) İyi ve memnun zamanlarında ne kadar nazikse sıkıldığı, kızdığı vakit de o kadar celalli ve kaba olurdu. R. N. Güntekin 2) Coşkun Bir vakitler kükreyip taşan celalli bir nehirmiş. H. Taner 3) Hırçın … Çağatay Osmanlı Sözlük
körpe — sf. 1) Dalından yeni koparılmış, tazeliği üstünde, daha büyümemiş (bitki), kart karşıtı Körpe fidan. 2) Çok genç (kimse) Köşedeki masada körpe, ötekinde olgun birer hoş kadın... R. H. Karay 3) Yavruluktan henüz çıkmış (hayvan) Kaplan ve yılan,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aralarından su sızmamak — birbirleriyle çok yakın, sıkı fıkı arkadaşlık kurmak Bir vakitler aralarından su sızmayan o dünya ahiret kardeş hatun kişiler, şimdi birbirlerini çekemiyor, birbirlerinin arkasından söylemediklerini bırakmıyorlardı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
daralmak — nsz 1) Dar duruma gelmek, küçülmek 2) Azalmak Yıllar geçer, bir gün bakarsınız vakitler daralmış. R. N. Güntekin 3) Zayıflamak Hafızası o kadar daralmış, bir sene evvelini hatırlamıyor gibi. S. F. Abasıyanık 4) mec. Güçleşmek, zorlaşmak Geçimi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
teşvik — is., Ar. teşvīḳ 1) İsteklendirme, özendirme O vakitler, bu kadarcık ümit ve teşvik, bizi heyecanlandırmaya yeterdi. F. R. Atay 2) mec. Bir kimseyi kötü bir iş yapması için kışkırtma Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller teşvik etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
MEVAKİT — (Mikat. C.) Hacıların ihrâma girdikleri yerler. * Bir iş için tâyin edilen vakitler … Yeni Lügat Türkçe Sözlük