- ağzı kalabalık
- sf., -ğı
Birbirini tutmayan sözler söyleyen, yerli yersiz konuşan, boşboğaz (kimse)
Ata bu yılışık ve ağzı kalabalık heriften hazzetmez.
- A. İlhan
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Ata bu yılışık ve ağzı kalabalık heriften hazzetmez.
- A. İlhanÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
kalabalık — is., ğı 1) Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum. A. Haşim 2) Gereksiz, karışık şeyler topluluğu 3) sf. Sayıca çok Köy kahvesinin içi bu akşam her zamankinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çember sakallı — sf. Çember sakalı olan (kimse) İçlerinde en ağzı kalabalık olan o çember sakallıydı. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
farfara — sf., Ar. ferfere 1) Çok konuşan Dalmış gülüp konuşmaya yüzlerce farfara / Yorgun kulaklarımda sürerken bu yaygara. Y. K. Beyatlı 2) Ağzı kalabalık 3) Yüksek sesle konuşan 4) Çok övünen … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıranta — sf., İt. quaranta 1) Saçları ağarmaya başlamış (erkek) Yeni şube reisi, kırk beşlik, ellilik, kıranta, ağzı kalabalık bir adam. M. Ş. Esendal 2) İlerlemiş yaşına rağmen bakımlı, özenli (erkek) 3) Kırlaşmış (saç, sakal) Erkek, tıraşı uzamış… … Çağatay Osmanlı Sözlük
FERFERE — Farfara, akılsızlık, hafif meşreplik. * Patırtıcı, gürültücü, ağzı kalabalık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ağızlı — sf. Ağzı herhangi bir biçimde olan Dar ağızlı vazo. Birleşik Sözler açık ağızlı ayran ağızlı çanak ağızlı gevşek ağızlı kalabalık ağızlı … Çağatay Osmanlı Sözlük