çikik — nokta II, 107bkz: çekik … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
çıkğuk — çıkık, hal, sakat … Çağatay Osmanlı Sözlük
CEBİRE — Çıkık veya kırık olan bir uzva sarılan tahtalar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cebire — is., esk., Ar. cebīre Kırık ve çıkık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva veya tenekeden yapılmış, üzeri sargıyla kaplanan levha, süyek, koaptör … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarpılmak — nsz 1) Çarpma işine konu olmak 2) e Çarpık duruma gelmek Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru bir ihtiyardı. R. N. Güntekin 3) mec. Çalınmak, soyulmak 4) mec. Aldatılmak 5) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkıklık — is., ğı Çıkık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışbükey — sf., fiz., mat. Yüzeyi tümsek, çıkık ve şişkin olan, tümsekli, muhaddep, konveks Dışbükey mercek. Dışbükey ayna … Çağatay Osmanlı Sözlük
dişlek — sf., ği 1) Dişleri dışarıya doğru çıkık olan (kimse) Kız, hafifçe dişlektir, gülünce belli olur. R. H. Karay 2) mec. Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen (kimse) Hacı Resul e gelince Çatalkaya nın ve başka köylerin en dişlek kodamanıydı.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırlak — sf., ğı Dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafalı — sf. 1) Kafası olan 2) Kafası herhangi bir biçimde olan Çıkık kafalı. 3) mec. Bilgili, kavrayışlı ve anlayışlı Kafalı adam. Birleşik Sözler boş kafalı dar kafalı dibek kafalı dikkafalı … Çağatay Osmanlı Sözlük