ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düpedüz — zf. 1) Çok düz ve doğru bir biçimde, dümdüz olarak 2) Yalın, basit, süssüz, sade bir biçimde Bir lakırtıyı düpedüz söylemek dururken, daha çok beğenilsin diye dolambaçlı yollardan söylediniz mi, çok kere manasız manasız şeyler meydana çıkıyor. O … Çağatay Osmanlı Sözlük
karışık — sf., ğı 1) Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş Karışık salata. 2) Karışmış olan, düzensiz, dağınık, intizamsız 3) Saf olmayan Karışık süt. 4) Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
lamelif — sf., esk., Ar. lām + elif 1) Dolambaçlı 2) Eğri büğrü, çarpık … Çağatay Osmanlı Sözlük
nereden nereye — ünl. 1) Bir olay karşısında şaşırıldığında söylenen bir söz Nereden nereye, siz böyle bir iş isteyebilir miydiniz? 2) zf. Uzak, dolambaçlı bir ilişki ile … Çağatay Osmanlı Sözlük
şose — is., Fr. chaussée Genellikle taş kırıkları üzerine kum döşenip silindir geçirilerek yapılan yol Portakal ve muz bahçeleri arası dolambaçlı hoş bir şoseyi takip etmiştik. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yılankavi — sf. Dolambaçlı, dolanarak giden Şam ın yılankavi sokakları o kadar birbirine benzer. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
sağ eliyle sol kulağını göstermek — kısa yoldan yapılacak bir işi dolambaçlı yollardan geçerek yapmaya çalışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaşı çakır demektense kör de de kurtul — dolaylı, dolambaçlı yollara başvuracağına gerçeği olduğu gibi söyle anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş çevirmek — gizli, dolambaçlı bir iş yapmak Öbürleri şüpheleniyorlar, bir iş çevirdi ama nasıl anlasak diye düşünüyorlardı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük