- alışılmamış
- sf.
Nadir, bilinmeyen, az rastlanan
Toprak rengi yüzünde alışılmamış çizgiler vardı.
- S. F. Abasıyanık
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Toprak rengi yüzünde alışılmamış çizgiler vardı.
- S. F. AbasıyanıkÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
GAYR-I ME'LUF — Alışılmamış, ülfet edilmemi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
acibe — is., esk., Ar. ˁacībe Görülmemiş, alışılmamış, şaşılacak veya yadırganacak şey … Çağatay Osmanlı Sözlük
alışılmadık — sf., ğı Alışılmamış, az görülen, olağanüstü … Çağatay Osmanlı Sözlük
alışılmamışlık — is., ğı Alışılmamış olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
olmadık — sf., ğı Daha önce olmamış, alışılmamış, beklenmeyen, olağan karşıtı Aslı olmadık şeye nasıl inanırım? Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
parlatmak — i 1) Bir yüzeyi düzgün ve parlak duruma getirmek, parlamasını sağlamak Derdini anlayan birini bulmak sevinci küçük gözlerini parlatmıştı. H. E. Adıvar 2) nsz, argo İçki içmek Bir iki kadeh parlatmadan edemez. 3) nsz, argo Güzel, etkili,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şok — is., İng. shock 1) Ani bir değişiklik sonucunda ortaya çıkan şaşkınlık 2) sf. Şaşırtıcı, alışılmamış, beklenmedik 3) ruh b. Kaza, beklenmeyen bir olay, bazı ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, fiziksel veya ruhsal olarak birdenbire gelişen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yadırgatıcı — sf. Alışılmamış, tuhaf … Çağatay Osmanlı Sözlük
yepyeni — sf. 1) Çok yeni, hiç kullanılmamış 2) mec. Alışılmamış, görülmemiş Millet, büyükleri ve küçükleriyle beraber yepyeni bir devlet kurmuşlar, zaferle idare ediyorlar. A. Gündüz 3) mec. Tertemiz, çok yeni … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuhaf olmak — 1) (bir) garip, alışılmamış olmak Hatta onun başına gelen şeyler de ekseriya böyle tuhaf olurmuş. A. Ş. Hisar 2) mec. (bir) şaşırmak, ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek … Çağatay Osmanlı Sözlük