gevezelik etmek — 1) saçma sapan konuşmak, zevzeklik etmek 2) yarenlik etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çene çalmak — gevezelik etmek Komşu kadınlar akşam yemeğinden sonra onun etrafında toplanırlar, geç vakitlere kadar çene çalarlardı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavuk ayağı yemek — gevezelik etmek, dedikodu yapmak A, o nasıl lakırtı, dedi. Bunlar da tavuk ayağı yemişler, ağızlarında bakla ıslanmıyor. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
zevzeklik etmek — gevezelik etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok söylemek — gevezelik etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çenesinin bağı çözülmek — gevezelik etmek, yerli yersiz, sürekli konuşmak Çenesinin bağı çözülmüştü, cıvıldıyor, annesinden, babasından söz açıyordu. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
BEZER — Gevezelik, boşboğazlık, çok konuşmaklık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
boğmak — 1. is., ğı Boğum yeri 2. i, ar 1) Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak 3) Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çan çan — is. 1) Sürekli ve yüksek sesle edilen gevezelik Bütün gün onun çan çanından bıktım. 2) zf. Çan sesine benzer ses çıkararak Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
çene — is., Far. çāne 1) Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını saplayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad Çenesinin, başının bütün iskeleti… … Çağatay Osmanlı Sözlük