- kalkışmak
- -e
1) Yetenek, imkân ve gücü aşan bir işe girişmek2) Girişmek, başlamak, yeltenmek
Bunu haber alınca zavallı intihara kalkışmış.
- A. Gündüz
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bunu haber alınca zavallı intihara kalkışmış.
- A. GündüzÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
başından büyük işlere girişmek (veya kalkışmak) — gücünün üstünde olan işlere kalkışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kopuşmak — kalkışmak, kalkmakta yardm ve yarış etmek II, 88 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
tek kürekle mehtaba çıkmak — 1) eksik hazırlıkla bir işe kalkışmak 2) beceriksizce alay etmeye kalkışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
demek — nsz, r 1) Söylemek, söz söylemek Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. B. Felek 2) e Ad vermek Muşmulaya döngel de derler. 3) Bir dilde karşılığı olmak Kamer ay demektir. 4) Herhangi bir ses çıkarmak Küt dedi, düştü. 5) e Herhangi bir kanıya,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
girişmek — e 1) Bir işe, bir şeye başlamak için hazırlık yapmak, ele almak, teşebbüs etmek Erkek arkadaşları ile sosyal nizam üzerinde sonu gelmeyen tartışmalara girişirdi. H. Taner 2) Kalkışmak 3) Birbirina karışmak 4) mec. Dövmeye başlamak 5) mec. Kavgaya … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalkışma — is. 1) Kalkışmak işi 2) İsyan, ayaklanma, kıyam … Çağatay Osmanlı Sözlük
özenmek — e 1) Beğendiği şeye benzemeye çalışmak, yapmaya kalkışmak Biri hukuktan çıkar, hariciye memurluğuna göz diker; diğeri tıbbiyeyi bitirir, aktörlüğe özenir. R. H. Karay 2) nsz Bir şeyi yaparken elden geldiğince iyi yapmaya çabalamak, bir şeye büyük … Çağatay Osmanlı Sözlük
bozuk para gibi harcamak — (birini) değerini düşürecek biçimde bir kimseden yararlanmaya kalkışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
rafa koymak (veya kaldırmak) — (bir işi) savsamak, artık üstünde durmamak, ihmal etmek Anayasayı rafa kaldırarak keyfî, gelişigüzel sınırlar çizmeye kalkışmak, bu yaygaraları koparanların başlıca özelliğidir. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
Sultan Ahmette dilenip Ayasofyada sadaka vermek — kendi yoksulluğuna bakmadan başkalarına yardım etmeye kalkışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük