kaynaşmak

kaynaşmak
nsz, -le
1) Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek

Çakılla çimento kaynaşır.

2) Çok kalabalık ve hareketli olmak, hareket etmek

Kumun üstünde bir sürü kadın erkek, oğlan kız kaynaşıyor.

- F. R. Atay
3) Birbirine iyice uymak

Bu iki renk iyi kaynaşmış.

4) mec. Uyuşmak, yakın ilişki kurmak, derinleştirmek, iyi anlaşmak

Ceylanlarla kaynaşan çocuk, onların seslerini tıpkı onlar gibi çıkarmayı öğrenmişti.

- H. E. Adıvar
5) mec. Huzursuzluk çıkmak
6) kim. Birleşmek

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • haşir neşir olmak — kaynaşmak, bir arada bulunup uğraşmak Onlar, yüksek sosyete ile haşir neşir olduklarından insanları dürbünün tersinden seyreder gibi küçük, küçücük görmeye çoktan alışmışlardı. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • birleşmek — nsz 1) Ayrıyken tek bir bütün durumuna gelmek 2) Buluşmak, bir araya gelmek Bazen ikisi, üçü birleşince ne ateşli münakaşalara dalıyorlar. A. Ş. Hisar 3) Uyuşmak, aynı görüşte olmak 4) Aynı amaç çevresinde toplanmak Küçükten, sessizden; yazıcısı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kaynaşma — is. 1) Kaynaşmak işi Atmosfer karşılıklı anlayış ve kaynaşma atmosferi idi. H. Taner 2) Kalabalığın çok olduğu bir yerde kıpırdanma, hareketlilik 3) Huzursuzluk Meclisteki kaynaşmalar yatıştı ve normal bir durum sağlanabildi mi? Y. K.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ülfet etmek — 1. dostluk kurmak. 2. kaynaşmak, alışmak. 3. görüşmek, konuşmak …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • tepreşmek — oynamak, tepreşmek, kaynaşmak I, 88; I I, 204 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”