- kızarmak
- nsz
1) Kırmızı veya ona yakın bir renk almak
Nihat, yüzü kızarmış, alçak sesle söylendi.
- P. Safa2) Bazı sebze ve meyveler olgunlaşmaya başlamak, olgunlaşmakDomatesler kızardı.
3) Utanç, öfke vb. duyguların etkisiyle, kanın yüze hücumu sonucu yüz kırmızı bir renk almakBen utancımdan kulaklarıma kadar kızardım.
- F. R. Atay4) Yiyecekler tavada kızgın yağ içinde veya ateşte kırmızılaşarak pişmekSofrada tarhana çorbası, kızarmış tavuk, bulgur pilavı vardı.
- Y. KemalAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.