kurcalamak

kurcalamak
-i
1) Ellemek, karıştırarak bakmak

Radyoyu kurcalayıp iyice bozdu.

2) Sivri bir şey sokup karıştırarak zorlamak

Kilidi kurcalamışlar.

3) Karıştırıp azdırmak, tahriş etmek

Çıbanı kurcalamamalı.

4) mec. Meşgul ve rahatsız etmek

Bu sorunun cevabı zihnimi bir hayli kurcalayıp durmuştur.

- H. Taner
5) mec. Bir konuyu araştırmak, üstünde durmak, eşelemek

Tam bu bahsi kurcalayacak vakti buldum, doğrusu!

- R. H. Karay
Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • geçmişini kurcalamak — geçmişini araştırarak kötü amaçlı kullanmak için birisiyle ilgili bilgi edinmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dibini kurcalamak (veya karıştırmak) — araştırmak, sorup öğrenmek Dibini kurcalıyorsun, ... birkaç merkez dışında Ege üreticisi çoğunluk küçük çiftçi, orta çiftçi! A. İlhan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zihnini kurcalamak (veya tırmalamak) — 1) (bir şey birinin) bir şey sık sık hatırlanıp insanı düşündürmek Bu istifham, bozuk bir plak gibi bütün gün zihnini tırmaladı durdu. H. Taner 2) (bir şey birinin) çözülmesi gerekli bir konu üzerinde durmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zihnini kurcalamak — (bir şey kendi) bir şeyi anlamaya, kavramaya çalışmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kafasını kurcalamak — zihnini meşgul etmek, düşündürmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deşmek — i, er 1) Oymak, delmek, yara açmak, içini açmak, karıştırmak, kazmak 2) mec. Bir sorunun üzerinde yeniden durmak, hatırlatmak, kurcalamak Bu hatıraları daha deşmek istemiyorum. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eşelemek — i 1) Toprak, kül gibi toz durumunda bulunan şeyleri hafifçe kazıp karıştırmak Eşeledik külleri, kıvılcımlar parladı. C. Uçuk 2) Dağıtıp karıştırmak Canan ın odasında, ayaklarıyla yorganı eşeleyip karyolayı sarsarak hıçkırırken buldu. P. Safa 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • geçmiş — sf. 1) Geçme işini yapmış 2) Zaman bakımından geride kalmış Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir. A. Ş. Hisar 3) Çürümeye yüz tutmuş 4) is. Bugüne göre geride kalmış olan zaman, mazi Onlar bu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kafa — is., Ar. ḳafā 1) İnsan başı, ser 2) Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü 3) Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu 4) Mekanik bir bütünün parçası Distribütör… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • karıştırmak — i, e 1) Karışma işini yaptırmak 2) i İçinde ne olduğunu anlamak veya aradığını bulmak amacıyla elle yoklamak Ceplerimi karıştırdım, bozuk para bulamadım. F. R. Atay 3) i Yemeği dibinin tutmaması için kaşıkla altüst etmek Pilavı karıştırmak. 4) i… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”